Hikaye | Kategoriler | Hikayeler

Unutmak Mı Alışmak Mı?



   Henüz ondokuz yaşında, üniversitede okuyan bir genç kızım. Ekim ayında bir yağmurlu gündü. Sınıf arkadaşlarımla, çılgın kararlarımızla çılgın ve eğlenceli günler geçiriyoruz. Her zaman olduğu gibi yine bir araya geldiğimizde birbirimize sorduk:



   -Kızlar nereye gidelim dersiniz?



   -Bir eğlence merkezi olsun işte.



   -Peki olur.



   Malum, hava yağışlı olduğu için sokaklar bomboş. Canım arkadaşlarım Gülten ve Sevda ile eğlence merkezine vardık. İçeceklerimizi söyledik. Ama gözümüz o yerin şahane olmasından çok, doğum gününü kutlamakta olan genç ve yakışıklı delikanlıda kalmıştı.



   Neyse daha sonra sohbet etmeye başladık. O genç bize doğum günü pastasından ikram etti. Çok şaşırdık. Bu bir bakıma onunla tanışmamız için bir vesile olmuştu.



   Daha sonra onunla birlikte konuşup tanışma fırsatımız oldu. Aslında ben delikanlının Sevda'ya takıldığını zannediyordum. Meğer yanılmışım. Veda ederken telefon numarasını bana verdiğinde anladım bunu.



   Birgün onu arayıp arkadaşlığımızı başlatmıştım. Artık onun üniversiteli sevgilisiydim. Arkadaşlığımız çok güzel çok da ciddi devam ediyordu. Öyle ki, bu birlikteliğin ilerleyen bir gününde bana ciddi ciddi evlenme teklifinde bulundu. Onunla bu kadar ciddi bir arkadaşlığımız olduğunu daha ilk günden anlamıştım zaten.



   Zaman bir su gibi akıp gitmişti. Bu kadar büyüdüğümü daha ilk kez o gün fark etmiştim. Evlenme teklifini hiç tereddüt etmeden kabul ettim.



   İki ay sonra da kendisiyle nişanlandık. Artık birlikte çıkarken nişanlı gençler olarak geziyorduk. Tam iki yıl onunla nişanlı kaldık.



   Bu iki sene içerisinde bir trafik kazasında ailemi kaybettim. Bana en büyük teselliyi yine o verdi. Hep benim yanımda oldu. Ama ben onunla ilgilenemiyordum bile. Sanki dünya başıma yıkılmıştı. Yalnız tek başıma kimsenin bilmediği karanlıklara dalmış, herkesin beni unuttuğu terk edilmiş bir dünyada gibiydim.



   Aylar yıllar geçmişti. Ailemi kaybettiğim için halen üzülüyordum. Daha bu üzüntüm bitmeden canımdan çok sevdiğim, uğrunda ölüme razı olacağım sevgili nişanlımın hasta olduğu haberini aldım.



   Artık geri kalan tüm zamanımı nişanlımla geçiriyordum. Bir gün onunla birlikte doktora gittik. Henüz sonuçlar alınmamıştı. Doktor bize bir hafta sonra sonuçları alabilirsiniz dedi. İple çektiğimiz bir hafta sonunda biraz üzgün, biraz heyecanlı biraz korkarak doktorun huzuruna çıktık. Sanki içimden birşeyler kopuyordu. Yüreğim buruk haldeydi.



   Sonuçları doktordan aldığımızda onun kanser olduğunu ve dört aylık ömrünün kaldığını öğrenince ölüp dirildiğimi anladım. Allahım bu kadar acıya nasıl tahammül ederdim ben?



   Çok üzgündüm. Bu acıların sonu ne zaman gelecek diye ağlıyordum. Daha ailemi unutmadan bir de sevgilimi kaybediyordum. Biliyorum bir daha mutlu olamayacağımı. Her şeye rağmen ayakta kalıp nişanlıma teselli veriyordum. Peki bana kim teselli verecekti? Yıllar mı? Yoksa üst üste gelen acılar mı?



   Ve nişanlımın son günleri geliyordu. Nişanlımın son sözleri şu oldu bana:



   -Seni çok ama çok sevdim. Sana bu sevginin bedelini ödeyemedim. Her gününün acı ve kederli olduğunu biliyorum. Şimdi de sana veda ediyorum. Sana tek duam, mutluluklar bir gün olup seni de bulsun.



   Aradan çok geçmedi zaten. Bir müddet sonra gözlerini hayata yumdu.



   Şimdi hayatın yalnızlığını yaşamaktayım. Tem ümidim birbirini kovalayan yıllar ve mutluluklar olacak ve de unutmayı değil alışmayı öğretecek bana Tatvan'ın bomboş kaldığım sokakları...






Hikayeler