Hikaye | Kategoriler | Hikayeler

Minik Bir Kuş



Bir gün bir kuş sığınağına gitmiştim. Biraz uzakta bir bankta tuhaf hareketler yapan genç bir adam dikkatimi çekti. Biraz dikkatli bakınca :

Parmağında bir kuş tuttuğunu, ritmik hareketlerle elini aşağı yukarı oynattığını, kuşun da adamın hareketleriyle uyumlu olarak kanatlarını açıp kapadığını farkettim. Sonra adam kuşa bir işaret yaptı, kuş da pençeleriyle adamın parmağını kendine eksen yapıp bir tur takla attı.

Büyülenmiştim adamla kuş arasındaki iletişimden. Onlara biraz yaklaştım, biraz daha, sonunda genç adamın ismini rozetinden okuyabildim: Marty.

"Merhaba, Marty," dedim, " Ne akıllı bir kuş böyle. Cinsi nedir?"

"Adı Beyaz," dedi Marty, " O bir Avustralya Tepeli Papağan."

Papağanın bembeyaz parlak tüyleri, başının üstünde de taç gibi süslü tüyleri vardı. Tek kusuru, göğüs kısmında hiç tüy olmamasıydı. Böylesine güzel, eğitimli ve akıllı bir kuşun göğsünde tüy olmaması dikkatimi çekmişti. Sormadan edemedim.

"Kene yüzünden mi döküldü tüyleri?"

"Hayır," dedi Marty, " Göğsündeki tüyleri kendisi yoluyor. İki yıl önce sahipleri buralardan uzaklara bir yerlere taşınırken bırakmışlar onu sığınağa.

Beyaz'ın kalbi kırılmış. O gün bu gündür göğsündeki tüyleri yoluyor. Sanırım üzüntüsünü dile getirmek için yapıyor bunu."

"Hâlâ yasta demek..." dedim. Beyaz için gerçekten üzülmüştüm.

"Öyle olmalı. Baksanıza şuna. Onları çok özlüyor herhalde." Marty'nin yanında durmuş kuşu inceliyordum. Eşim David, kuşu almak üzere parmağını Marty'nin eline doğru uzattı, ama Beyaz geri çekildi. " Hadi gelsene..." dedi.

David, " Çok akıllı bir kuşa benziyorsun... Hadi gel..." Papağan kafasını çevirdi, geri çekildi, dönüp benden yana baktı ve koluma konmak istermişçesine kanatlarını çırptı. David şansını bir kez daha denedi, ancak kuş David'in teklifini reddedip bana yöneldi. Ben de parmağımı uzattım. Beyaz, Marty'nin parmağından benim parmağıma geçiriverdi.

Hemen başladı kolumdan omzuma tırmanmaya. Hedefine vardığında oturdu, başını boynuma sürtmeye başladı. Elimi uzatıp yavaşça okşadım.

Beyaz'ın bembeyaz, yumuşak tüylerini. Başını uzatıp yakama sürttü, sonra tatlı, tuhaf bir sesle " Benim adım Beyaz... Benim adım Beyaz..." deyiverdi.

Şaşkınlıktan donup kalmıştım. Marty yüzümdeki ifadeden şaşkınlığımı okumuş olmalı ki açıkladı. " Ne zaman sizin gibi biri gelip onunla ilgilense, yumuşak bir ses tonu ile onunla konuşsa kendini böyle tanıtır. Sanırım ona sahibini anımsattınız."

Beyaz'a baktı, hüzünlü bir ifadeyle ekledi, " Ne yazık ki bir zamanlar ona verilen sevgiyi, yuvasının sıcaklığını veren hiç çıkmadı."

Sevgi hepimiz için ne kadar da önemli. Avustralya Tepeli Papağanlar için bile. Özellikle de ismi ' Beyaz' olan için...


Hikayeler