Hikaye | Kategoriler | Hikayeler

Sarhoş İle Çalgıcı



   Yabancı bir Türk seher vakti uyandı, sarhoşluğun verdiği mahmurlukla bir çalgıcı istedi.



   Çalgıcı gelerek bu sarhoş Türk'ün huzurunda çalıp söylemeye başladı.



   - "Bilmem ki ay mısın, put mu? Benden ne istersin bilmem?



   Sana nasıl hizmet edeyim bilemiyorum. Susup otursam mı, yoksa söyleyip inlesem mi?



   Sen benden ayrı değilsin, fakat ben nerdeyim sen nerdesin bunu bir türlü anlayamıyorum.



   Beni nasıl çekip bazen karalarda yürütüyor, denizlerde gezdiriyorsun?"



   Çalgıcı hep "bilmem, bilmem" ler dizip koşuyordu. Bunlar artıkça Türk'ün kızgınlığı da arttı. Yerinden fırlayarak çalgıcının boynuna bindi. Topuzunu havaya kaldırdı, tam çalgıcının beynine patlatacaktı ki bir çavuş koşup topuzu yakaladı :



   - "Efendim, dedi. Bir çalgıcı öldürmek size yakışmaz."



   Çalgıcıyı bırakan Türk :



   - "Bu saygısız herifin tekerlemesi kafamı şişirdi. Bre ahmak ne "bilmiyorum, bilmiyorum" deyip duruyorsun ne biliyorsan onu söyle. Ben : "Nerdensin, nerelisin? diye soruyorum sen " ne Haratlıyım, ne Belhliyim , ne Bağdatlıyım, ne Musullu, ne de Tebrizliyim , deyip uzatıyorsun, nereliysen söyle de kurtul. Burada meramını söylememek aptallıktır."



   - "Yahut da sana " ne yedin" diye sorsam " ne şarap içtim, ne kebap yedim, ne et yedim, ne tirit ne de mercimek" diyorsun, ne yediysen onu söyle kafi.?



   Çalgıcı :



   - "Ne yapayım" dedi. "Bütün ispatlar senden ürküp kaçıyor onun için var olanı bir türlü bulamıyorum. Bunun için de hep olmayanlardan bahsediyorum." dedi.




Hikayeler