Hikaye | Kategoriler | Hikayeler

Mikat'te




Medine'nin tanınmış fakihi Malik bin Enes[1] yılın birinde, hac seferinde, İmam Sadık (a.s) la beraberdi. Mikat'e geldiler. İhram elbisesi giyme ve telbiye söyleme yani lebbeyk zikrini söyleme zamanı geldi. Başkaları, her zaman yapıldığı üzere bu zikri söylediler.

Malik bin Enes, İmam Sadık (a.s)'a yöneldi. İmamdın halinin değiştiğini, bu zikri söylemek istediği anlar heyecanlandığını ve sesinin boğazında kaldığını gördü. Asan kontrolünü, öylesine elden bıraktı ki, neredeyse farkında olmadan, binek hayvanından düşecekti. Malik önüne geldi ve

?Yebne Resulullah'ın; bu zikri söylemekten gayri bir hal çaresi yok? dedi. İmam: ?Ey Ebi Amir'in oğlu, nasıl lebbeyk demeye cesaret ederim ki lebbeyk demek; Allahım, sen beni çağırdığın zaman, hemen sana icabet ederim ve daima sana hizmete hazırım manasındadır. Hangi gönül rahatlığıyla, Allahıma böyle küstahlık yapar ve kendimi hizmetine, hazır bir köle olarak tanıtırım? Ya bana cevapta, La Lebbeyk denilirse, o vakit, ne yaparım?? buyurdu.[1]




[1]- Malik bin Ebi Amir Ehli sünnet ve cemaat imamlarından biridir ve Maliki diye tanınan mezhep ona mensuptur. Yaşadığı asır, Ebu Halifeninkine yakındır. Şafi'i, Malik'in öğrencisiydi ve Ahmed bin Hanbel de Şafi'nin öğrencisiydi.

Malik'in fıkıh mektebi, Ebu Hanife'n'nin fıkıh mektebine karşı olmuştur çünkü Ebu Hanife'nin mektebi daha çok düşünce ve kıyasa dayanır. Malik'in fıkıh mektebi, aksine sünnet ve hadise dayanırdı. Aynı durumda ibni Hallikan'ın Vefeyatü'l-A'yan'ında c.3,s. 286 da Malik, bazı konunlarda kendi düşüncesiyle fetva verdiği için velatı anında endişeli ve korkmaktaydı. ?keşke kendi düşüncemle fetva vermeseydim, her bir fetva yerine bir kırbaç yeyip de o günahların peşinden gitmeseydim? diyordu.

Malik'in övünülecek taraflarından biri, onun şehit olan Muhammed bin Abdullah-ı Mehz'in, biatının doğru olduğu ve zora dayanan Abbas oğullarının biatının doğru olmadığı, inancında olmasıydı. Benil Abbas'ın zora dayanan idaresinden korkmuyor ve büyük bir cesaret ve açıklıkla, akidesini halkın fetva isteğine cevap olarak gösteriyordu. Bu fikir, Malik'in, Seffah ve Mansur'un amcası Cafer bin Süleyman Abbasi'nin emriyle, çok fena kamçılanmasına sebep oldu. Tesadüfen aynı kamçılanma Malik'in kendisine daha çok hürmet edilmesine, daha çok sevilmesine sebep oldu. (Bk. Vefayatül A'yan, c. 3,s. 285)

[2] - Malik, Medine'de olduğu zaman, İmam Sadık'ın huzuruna, sık gelip gidiyordu. Hazretten hadis rivayet eden kişilerdendi. (Bihar, c. 11, c. 109, İlelu'ş-Şerayi ve Emali-i Saduk) Malik, İmam Sadık'ın huzuruna gittiği zaman, İmam ona sevgi gösterirdi. Bazen ona ?ben seni severim? buyurdu. Malik, İmamın kendisine iltifat etmesinden çok mutlu olurdu. Malik, Al-İmam Ul-Sadık kitabının üçüncü sahifesinin nakline göre şöyle der: ?Bir müddet, İmam Sadık'ın huzuruna gidip geldim. Onu daima, ya namazda, ya oruçlu ya da Kur'an okurken görüyordum. İlimde, takvada ve ibadette Cafer bin Muhammed'den daha faziletli birini ne bir göz görmüş ne de bir kulak işitmiştir. Ne de birinin hatırına gelir.? Malik yine Bihar'dan nakledilerek İmam Sadık hakkında der ki: ?O, abid ve zahitlerin büyüklerindendi. Allah'dan korkar ve çok hadis bilirdi, hoşsohbetti. Meclisi feyz doluydu. Allah'ın elçisinin ismini işittiği zaman, yüzünün rengi değişirdi.?



Hikayeler